Spor Hekimliği
Sporcu Sağlığı ve Spor Yaralanmaları
Spor yaralanmaları zayıf kas ve kemik yapısı, daha önce geçirilen yaralanmalar ya da kronik rahatsızlıklar gibi kişisel nedenlerden ya da hava şartlarının kötü olması, spor kuralların çiğnenmesi ya da antrenmansız spora başlamak gibi fiziksel nedenlerden kaynaklanmaktadır. Akut ve kronik olmak üzere iki tür spor yaralanması vardır. Burkulan bir ayak bileği gibi aniden meydana gelen bir yaralanma, akut yaralanma olarak bilinir.
Kronik yaralanmalar ise kas gruplarının veya eklemlerin sürekli ve aşırı kullanımı nedeniyle ortaya çıkar. Kötü teknik ve yapısal anormallikler de kronik yaralanmaların gelişimine katkıda bulunabilir. Herhangi bir spor yaralanmasının tıbbi olarak araştırılması önemlidir çünkü kişinin düşündüğünden daha ağır yaralanma meydana gelmiş olabilir.
Spor Yaralanmalarının Teşhisi
Spor yaralanmaları sonrası doktor hastanın tıbbi geçmişi hakkında bilgi sahibi olmak ister. Bunu öğrenmek için kişinin nasıl yaralandığı ve yaralandıktan sonra uygulanan ilk yardımlar ve daha fazlası hakkında sorular sorar. Röntgenler, MRI, CT taramaları ve ultrason ile teşhisini doğrular.
Spor Yaralanmalarında Ne Zaman Doktora Başvurulmalıdır?
Spor yaralanmalarının çoğu kişide anında ağrı veya rahatsızlığa neden olur. Şiddetli ağrı ve şişme, cilt üzerinde görünen deformasyonlar, eklemi kullanırken ses çıkması ve eklem üzerine ağırlık verememe gibi durumlarda doktora başvurulmalıdır.
Ayrıca nefes almada zorluk, baş dönmesi ve ateş farklı problemlerin semptomları olabilir. Bu belirtiler de görmezden gelinmemelidir. Ciddi spor yaralanmaları fizik tedavi ve cerrahi yöntemler gerektirebilir.
Bir çocuğun iskeleti tam olarak gelişmemiş olduğundan kemikleri bir yetişkine nazaran daha zayıftır. Bu nedenle çocukların spor yaralanmalarında ekstra önlem almak gerekir. Küçük bir incinme gibi görünen durum aslında ciddi bir kırık olabilir.
Spor Yaralanma Türleri
Farklı spor yaralanmalarında farklı semptomlar ve komplikasyonlar ortaya çıkar. Diz ekleminin hareketini engelleyen herhangi bir yaralanma ile sıklıkla karşılaşılır. Diz kasları ve bağlarında yırtılmalar meydana gelebilir. Bağların fazla gerilmesi veya yırtılması burkulma ile sonuçlanır. Bağlar eklem içindeki iki kemiği birbirine bağlayan doku parçalarıdır.
Aşil tendonu ayak bileğinin arkasında bulunan ince ve güçlü bir tendondur. Spor sırasında bu tendon kopabilir. Yaşandığında ani ve şiddetli bir ağrı meydana gelir, kişinin topuğu yere değer ve yürüyemez. Tedavisinde cerrahi ve konservatif yöntem uygulanabilir.
Rotator manşet omuzun dengeli çalışmasını sağlayan yapıdır ve omzun her yöne hareket etmesini sağlar. Düşme gibi travmalar ya da omuz çıkması rotator manşet yırtılmasına neden olabilir. Tedavisinde genellikle cerrahi işlem olarak omuz artroskopisi uygulanır.
Spor Yaralanmaları Tedavisi
Spor yaralanmalarının tedavisi, yaralanmanın türüne ve ciddiyetine bağlıdır. Basit bir burkulma olarak düşünülen durum aslında kırık bir kemik olabilir.
Fizyoterapi, yaralanan bölgeyi rehabilite etmeye yardımcı olabilir, güç ve esnekliği arttırmak ve hareket kabiliyetini geri kazandırmak için egzersizler içerebilir. Yaralanma sonrası spora geri dönmek doktorun veya fizyoterapistin değerlendirmesine bağlıdır.
Yaralanma uygun şekilde iyileşmeden spora dönme sadece daha fazla hasara neden olur ve iyileşmeyi geciktirir. Yumuşak doku yaralanmasında en büyük risk faktörü önceki yaralanmalardır. İyileşme sürecindeyken vücudun yaralanan bölümünü etkilemeyen egzersiz biçimlerini seçilerek spora devam edilebilir.
Spor Yaralanmalarını Önleme
Spor yaralanmasını önlemenin en iyi yolu spor öncesi doğru teknikle ısınmaktır. Soğuk kaslar aşırı gerilmeye dayanıklı değildir ve yırtılmaya eğilimlidir. Sıcak kaslar daha esnektir. Ani ve hızlı hareketleri emerek yaralanmayı daha az muhtemel hale getirebilirler. Benzer şekilde spor sonrası soğumanın unutulmaması gerekir. Genellikle ısınma hareketlerini yeniden yapmayı içerir.
Spor veya aktivite sırasında doğru teknik ile hareket etmek oldukça önemlidir. Farklı egzersiz türleri farklı duruşlar gerektirir. Örneğin bazı sporlarda dizleri doğru zamanda bükmek omurganın veya kalçanın zarar görmesini önleyebilir. Yapılan spora uygun ekipmanlar giymemek de spor yaralanmalarının oluşma riskini arttırabilir.
Spor yaralanmasından sonra spora tekrar başlamadan önce kişi tamamen iyileşmiş olduğundan emin olmalıdır. İyileşme gerçekleştikten sonra spora geri dönüldüğünde bırakılan yoğunlukta devam etmek yerine antrenmanlarla süreç içinde o noktaya ulaşmak yeniden yaralanma riskini azaltır.
Skolyoz
İnsan omurgasına yandan bakıldığında tam düz değildir. Boyun ve bel bölgesinde hafif çukurluk (lordoz) ve sırt bölgesinde hafif kamburluk (kifoz) vardır. Arkadan bakıldığında ise tam düz olmalıdır. Skolyoz (Omurga eğriliği) omurganın, sağ ya da sol yana doğru eğrilmesi anlamına gelmektedir. Skolyoz toplumumuzda yaklaşık yüzde 2 ila 4 oranında görülür. Büyük bölümü de düşük dereceli eğriliklerdir. Kız çocuklarında erkek çocuklarına göre yaklaşık 8 – 10 kat daha sık görülebilir. Ancak, omurga eğriliği olan kişilerin sadece yüzde 10’u tedavi edilmeye ihtiyaç olacak derecede ilerler. Genç yaştakilerde, yaşlılardan daha sık görülür.
Skolyoz Nedenleri
- Nedeni belli olmayan (En sık)
- Kemik ve adale yapısının güçsüz olması,
- Uzun süre hareketsiz kalmak,
- Duruş ve oturuş bozuklukları.
Skolyoz Tipleri
Yapısal skolyoz
- İdiyopatik (nedeni belli olmayan)
- Nöromüsküler (sinir/kas kökenli)
- Doğumsal
- Travmatik
- Tümörler
- Diğer
Yapısal olmayan skolyoz
- Postüral (duruş kaynaklı) skolyoz
- Bacak uzunluk farklılıklarına bağlı
- Kalça eklem kaynaklı
- Enflamatuar nedenler
Skolyoz Belirtileri
Skolyoz tanısı konulması gözle muayene ederek basitçe yapılabilir, bu nedenle anneler banyo sırasında şüphelenirler. Omurganın yana doğru eğriliği, sırt veya bel ağrısı, nefes darlığı, yorgunluk, belde ve sırta asimetri, bir kürek kemiğinin diğerine oranla daha önde olması, bacak boyları arasındaki dengesizlik, göğüs kafesinin gövdeye göre daha sağ ya da daha sola doğru kayması, eğilme esnasında kaburgalar arasındaki eğim, elbiselerin bireyin üzerinde asimetrik durması.
Tedavi
Skolyoz tedavisi erken tanı ve uygun tedavi ile çözülebilen bir rahatsızlıktır. Bu nedenle de daha belirtiler görülmeye başlandığında skolyoz tedavisine alınan hastalar, kendi fiziksel özelliklerine göre özel tedavi görmektedir. Skolyoz tedavisi sırasında hastanın da davranışları doğrultusunda bu rahatsızlık ilerleyebilir ya da kısa sürede ortadan kalkabilir. Bu nedenle skolyoz tedavisi sadece doktorun değil hastanın da aktif olarak çaba göstermesi durumunda işe yarayacaktır. Tedavi temel olarak hastaya , yaşına göre şekillendirilir. Skolyoz tedavisinde üç farklı yöntem uygulanmaktadır. Bunlar;
Gözlem ve Fizik Tedavi:
Eğer omurgadaki eğrilik 20 derecenin altında ise ve hasta da gelişimini tamamlaya yaklaşmış ise bu hasta skolyoz tedavisi olarak gözlem altına alınır. Spor yapması teşfik edilir. Uzman fizyoterapist kontrolünde egzersiz programları hazırlanır. Hastanın omurgası yaşına göre belirli aralıklarla kontrol edilir. Bu gözlemli skolyoz tedavisi hastanın iskelet gelişiminin tamamlanmasına kadar devam etmektedir.
Korse tedavisi:
Bir diğer skolyoz tedavisi korse ile yapılan tedavi yöntemi olmaktadır. Buradaki amaç hastanın omurgasındaki eğriliğin artmasının önüne geçerek iskeletin normal şekline alışmasını sağlamaktır. Bu skolyoz tedavisi genellikle eğriliği 20 derecenin üzerinde olan çocuklarda uygulanır.
Cerrahi tedavi:
Bu skolyoz tedavisi genellikle omurga eğriliği 40 derece ve üzeri olan çocuklarda uygulanır. Çünkü bu eğrilik çocuğun büyüme dönemi haricinde de artan bir eğrilik olmaktadır. Bu nedenle de cerrahi müdahale olması gerekmektedir. Cerrahi skolyoz tedavisi rahatsızlığın çocukluk zamanında hızlı ilerlemesini durdurmak gelişimi sağlıklı hale getirmek için gereklidir.
Tedavi sonrasında da hem korse tedavisi alan hastalar hem de cerrahi müdahale gören hastalar bir süre uzman fizyoterapistler eşliğinde rehabilitasyon hizmeti almalıdırlar. Ancak, fizik tedavi sonrasında da hasta, hastalığının tamamen geçtiğini düşünüp egzersizleri bırakmamalıdır. Fizik tedavide yaptırılan hareketlerin en yazından yarısını (kendi kendine yapabileceklerini) yapmaya vücut kendini tam anlamıyla toplayıncaya kadar ve iskelet gelişimi tamamlanana kadar devam etmelidir.